HZ. PEYGAMBER'İN GÖĞSÜNÜN YARILIP KALBİNİN YIKANDIĞI RİVAYETİ
Cumartesi, 14 Mart 2015 00:00

HZ. PEYGAMBER'İN ÇOCUKLUĞUNDA GÖĞSÜNÜN YARILIP KALBİNİN YIKANDIĞI RİVAYETİ DOĞRU MU?

Hocam. Okuduğum bi siyeri Nebide Efendimizin süt annesi Halime Hatun eve geldiğinde iki mahlukun Efendimizin göğsünü yardığını yazıyor. 5-6 yaşlarına tekabül eden bir dönem. Tamamiyle yalan olmama ihtimali yok mu?

Cevap: Siyer kitaplarında Hz. Peygamber henüz iki üç yaşlarında, süt annesinin yanında iken vukubulan bir olay olarak anlatılır. Süt anne Halîme, iki yaşını dolduran çocuk Muhammed'i, annesi Âmine'ye getirdi, fakat ondan ayrılmak istemediği için çocuğun bir süre daha çölde kalmasının, sağlığı ve gelişimi açısından iyi olacağını söyleyip tekrar kendi yurduna götürdü. Muhammed, köye ikinci kez götürülmesinden birkaç ay sonra, evlerinin arka tarafında koyunları otlatan süt kardeşiyle birlikte idi. Süt kardeşinin, iki kişinin gelip Muhammed’in karnını yardıklarını, içine bir şey doldurduklarını gördüğü rivayet edilir. İbn Hişam'ın Sîresinde yer alan bu rivayet doğru ise olay muhakkak ki, fizikî bir operasyon değil, ma‘nevî bir operasyondu. Ama Halîme’nin oğlu bunu fiziksel bir operasyon sanmıştı. Korkuya kapıldı, koşup durumu annesine bildirdi. Geldiler, çocuğun rengini değişmiş buldular. Çocuk:

– Beyaz giysili iki kişi gelip beni sırtüstü yatırdılar, karnımı yardılar, bir şey aradılar ama bulamadılar. Ne aradıklarını bilmiyorum, dedi.

Çocuğun başına bir şey gelmesinden korkan Halîme, onu götürüp annesine teslîm etti. Âmine, Halîme’ye çocuğu geri getirişinin sebebini sordu. Halîme endişesini söyleyince Âmine dedi ki:

– Sen şeytânın ona bir zarar vereceğinden mi korkuyorsun? Hayır, vallahi şeytan ona zarar veremez. Benim oğlum büyük bir adam olacak. Ona hamile kaldığım zaman gördüm ki: benden bir ışık çıktı, Şam toprağından Busrâ’nın sarayları bana göründü. Onu doğurduğum zaman ellerini yere koymuş, başını göğe dikmiş vaziyette idi (İbn Hişâm, Sîret: 1/162-165)

Aynı olay, Buhârî ve Müslim'de, Hz. Muhammed'in daha ileri yaşlarında vukubulan bir olay olarak anlatılmaktadır: Hz. Peygamber(s.a.v.)in, bir gün Ka‘be'nin yanında uzanmış, uyku ile uyanıklık arasında bir vaziyette iken bir ses duyduğunu, iki meleğin gelip kalbini yerinden çıkardığını, Zemzem suyu ile yıkayıp ilim ve hikmetle doldurduktan sonra yine yerine koyduğunu söylediği anlatılır (Buhârî, Menâkıb: 42; Müslim, İmân; bâbu'l-İsrâ'; Nevevî Şerhi: 2/215-217). Rü’yâda görülen şeyler, birer semboldür. Bunları Peygamber'in fiziksel göğsünün yarıldığı şeklinde anlamak yanlıştır.

Kadî (Abdu'1-Cebbâr) bu rivâyete itirazen diyor ki: "Evvelâ Peygamber'in kalbinin yarılması bir mu‘cizedir. Peygamberlikten önce mu‘cize olmaz. İkinci olarak yıkamak cisme etki yapar. Günahlar cisim değildir ki yıkamakla gitsin. Üçüncü olarak, kalbe ilim doldurulmaz, Allah kalbde bilgiler yaratır. İlim, kalbe doldurulacak maddî bir şey değildir." (Mefâtîhu’l-ğayb: 32/2)

Olay, yaşamakta olduğumuz şu görünür dünyâda fiziksel açıdan bir olay olarak düşünülürse Kadî'nin sözleri doğrudur. Ama hadîslerde bu olay, uyku ile uyanıklık arasında ma'nevî bir hâdise, ruhânî bir keşif olarak anlatılır. Bu takdirde göğsün yarılması, bedensel bir operasyon değil, ruhsal bir operasyon, ma'nevî bir temizleme, arındırma demektir ki bunun uzak görülecek bir yanı yoktur. İlim de, Peygamber'e, kalbine doldurulan bir cisim gibi temessül ettirilmiştir. Rü’yâda insan, ma‘nevî şeyleri, birtakım şekillere bürünmüş olarak görür. Ma‘nevî şeyler, şu dünyâda yaşayan insana, alışageldiği cisimlere büründürülerek gösterilir.