Peygamberimiz döneminde herkes dinin emirlerine harfiyen uyar mıydı? *** Kaynananın huysuzluğu
Pazar, 04 Eylül 2011 01:00

Peygamberimiz döneminde herkes dinin emirlerine harfiyen uyar mıydı?

Merhaba hocam, sizden öğrenmek istediğim, Peygamberimiz döneminde Müslümanların tüm ibadetleri yerine getirip getirmedikleri. Yani Allah’ın varlığına, Hz. Muhammed’in onun peygamberi olduğuna inanan herkes alkol, kumar, zina gibi haramlardan uzak, beş vakit namazında ve kitabımızın emrettiği diğer ibadetleri yapıyorlar mıydı? Yoksa hem inanıp hem de yerine getirmeyen, sizin tabirinizle kültür Müslümanları var mıydı? Var ise onlara ibadetlerini eksiksiz yerine getirmeleri ve haramdan uzak durmaları için peygamberimizden ve sahabilerinden baskı var mıydı? Bilgilendirirseniz sevinirim hayırlı günler... Hakan Gündemir

Cevap: Peygamber döneminde Müslüman olan hemen herkes namazını kılardı. Camiye gelmeyen veya gelemeyen evinde kılardı. Zaten Peygamberimiz namazsız dinin olmayacağını buyurmuştur. İçki içen elbette vardı ama bunlar kendi hallerine bırakılmaz, cezalandırılırdı. Çünkü Kur’ân’ın yasakladığı toplumsal eylemleri yapan kimseler devletin yasalarına başkaldırmış sayılır ve böylelerine Kur’ân’ın belirlediği cezalar uygulanırdı. Bazı haram eylemlere Kur’ân ceza belirlememişti ama toplum düzenini korumak için aynı zamanda devlet başkanı olan Peygamber (s.a.v.) bunları kendince uygun bir cezaya çarptırırdı. Bu tür cezalara çarptırılanlardan biri de Nuayman isimli bir sahabidir. İçki yüzünden Peygamberimiz birkaç kez bu zatı dövmüştür. Kur'ân'da belirtilmeyen cezalara, ta'zir cezası denilir. Zina eden de, hırsızlık eden de vardı ama bunlar yakalandıkları takdirde Kur'ân'da belirlenen cezalarla cezalandırılırlardı. Mesela hırsızlık eden kişinin eli kesilirdi. Çünkü Kur'ân hırsızın böyle cezalandırılmasını emretmektedir. Zinanın cezası yüz sopadır. Bu ceza da uygulanmıştır. Zaten toplumda zina eden olmasa bu hükümler gelmezdi ki. Ama Kur'ân'ın koyduğu ağır cezalarla bu suçlar önemli ölçüde engellenmişti. Bu konuda ayrıntı için Peygamber döneminin ayrıntılı tarihine bakmak gerekir. Bizim için şahısların davranışı değil, Kur'ân'ın buyrukları önemlidir.

 

Kaynananın huysuzluğu

İyi günler, İslam’da affetmenin, çok büyük bir fazilet olduğunu biliyoruz. Kayınvalidem huysuz bir kadın, sık sık bir sebep bulur, kavga çıkarır. Bir müddet sonra görüşürüz, az samimi olduğumuz zaman yine kavga edecek bir şey bulur; gelin olarak ağzınla kuş tutsan boştur. Böyle bir kişiyi sürekli affedip başa dönmek mi lazım? Ciddi ciddi araya resmiyet mi koymak gerekir? Eşim de annesinin huyunu tasdik ettiği halde resmi olmamı istemiyor; benim evime gelen anneme babama da surat asıyor; artık benim de sabrım kalmadı. Yardımcı olursanız sevinirim. Sema

Cevap: Kur'ân, kötülüğü iyilikle savmayı emreder. Siz tahammüllü olun, zamanla kayınvalideniz değişir, düzelir, kabalıklarını bırakır. Bu yüzden yuva yıkacak değilsiniz. Kötülüğe iyilik, mert insanın kârıdır. Kur’ân: “Tatlı söz ve insanları affetmek, bağışlamak, ardından başa kakılan sadakadan iyi” (Bakara Suresi) olduğunu vurgulamıştır. İbrahim Hakkı Hazretlerinin dediği gibi

Hiç kimseye hor bakma,
İncitme gönül yıkma,
Sen nefsine yan çıkma,
Mevla görelim neyler,
Neylerse güzel eyler.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş