NE YAPSA AİLE BİREYLERİNE YARANAMAYANIN ŞİKÂYETİ (2)

(...dünden devam)

Gerçek Tanrı kullarının ayırıcı vasıflarından biri olan sabır ve kötülüğü iyilikle savma davranışı, bu âyetlerde Hz. Muhammed’in şahsında Müslümanlara emredilmektedir. Çünkü iyilikle kötülük bir olmaz. İyi söz, katı kalbleri yumuşatır. Kötü, kaba söz düşmanlık uyandırır. Onun için Hakk'a çağıran Peygamber'e ve bütün mü'minlere, dâvâlarını en güzel tarzda savunmaları, böylece düşman olan kimselerin dahi güzel sözlerin etkisiyle samimi dost oluverecekleri buyurulmaktadır.

En güzel söz, Allah'a inanıp O'nun yoluna çağıranların sözüdür. Allah'a iman ve sâlih amel ile beslenen insanın ahlâkı olgunlaşır, ruhu merhametle dolar, kalbi incelir, o kimse kaba konuşmaz, kötülüğü iyilikle savar. Kötülüğe iyilik, kaba sözü dahi yumuşaklıkla, hilm ile karşılama, katı kalbleri yumuşatır.

Bu husus belirtildikten sonra, insanın nefsine ağır gelen bu davranışın, ancak sabreden, çok şanslı kimselere nasib olacak yüksek bir davranış biçimi olduğu vurgulanmaktadır. En güzel biçimde Hakk'a çağırmak, kızmamak, öfkeye egemen olmak, akıllı, sabırlı mü'minlerin işidir. Herkes nefsine egemen olamaz. Onun için Allah'ın, güzel konuşma, en güzel biçimde hakkı savunma hususundaki buyruklarını ancak sabırlı mü'minler tutarlar.

Fakat insanın her zaman sabretmesi, câhillerin sözlerine, hakaretlerine dayanabilmesi kolay değildir. Nefis kabarıp taşabilir, şeytân da insanı feverana kışkırtır. Şeytanın insanı dürtükleyip taşkınlığa itmeğe çalışması durumunda hemen Allah'a sığınmak gerekir. İbn Abbâs şöyle demiştir: “Allah, mü'minlere, kızdıkları zaman sabretmeyi, cehl (duygusallıkla öfkeye kapılma) ânında hilmi (yumuşak huyluluğu), kötülüğü affetmeyi emretmiştir. Bunu yapanları Allah, şeytândan korur. Düşmanları dahi bir dost gibi onlara boyun eğer. (İbn Kesir, Tefsir: 4/102)

"Kötülüğü en güzel şeyle sav. Biz onların (seni nasıl) vasıflandıracaklarını biliyoruz. Ve de ki: 'Rabbim, şeytânların dürtüklemelerinden sana sığınırım ve onların yanıma gelmelerinden sana sığınırım Rabbim'!” (Mü'minûn: 96-98)

Burada Hz. Peygamber'in şahsında tüm inananlara, kötülüğü en güzel biçimde savmaları, şeytânların kışkırtmalarına, sert tartışma ve kavgalara sürüklemelerine kapılmamaları emredilmektedir. Çünkü nefsin arzusuna, bencilliğe kapılarak tartışmaya girmek, nefsin üstünlüğünü sağlamak amacını taşır ki bu da kırgınlıklara, kavgalara yol açar. İnsanlar birbirlerini anlayışla dinlemeli ve öfkeye kapılmadan hikmetle, sağduyu ile konuşup düşüncelerini anlatmalıdırlar. Kırmadan, incitmeden konuşmak, hem gerçeklerin kabulüne ve yayılmasına yardım eder, hem de Allah için yapılırsa O'nun katında makbul bir ibâdet olur. Zira O: "Güzel söz ve bağışlamak, ardından başa kakma gelen sadakadan iyidir.” (Bakara: 92/263) buyurmuştur.

Nisa 63. âyette: "Onların içlerine işleyecek söz söyle” buyurulmaktadır. Âyetin bu cümlesi, din öğütçüsünün (dâ‘iyenin) etkili, hikmetli konuşması, gerçekleri tatlı, ruha işleyecek bir üslûb ile söylemesi gerektiğini ortaya kor. Nitekim yüce Allah: "Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde tartış. Çünkü Rabbin, işte yolundan sapanları en iyi bilen O'dur ve O, yola gelenleri de en iyi bilendir.” (Nahl: 70/125)

(devamı yarın..)