19.08.2011- Bankada çalışmak caiz mi? *** İfrat ve tefrit: ikisi de kötüdür
Perşembe, 18 Ağustos 2011 09:25

Bankada çalışmak caiz mi?

Merhaba Hocam, ben okuldan yeni mezun olmuş bir bilgisayar mühendisiyim. Bir bankadan iş teklifi aldım. Onlar için bilgisayar yazılımları geliştirmemi istiyorlar. Bankada çalışmak konusunda şüphelerim var. Yazılımcı olarak bile bir bankada çalışmak haram mıdır? Teşekkürler..

Cevap: Sen emeğinin karşılığını alacaksın. Hiç tereddüdetme uygun ise hemen işine başla. Kazancın helâldir. En helal kazanç alnının teriyle kazanılandır. Zaten bu ekonomik sistemin dışında kalan mı var? Bütün bankalar Merkez Bankasına bağlıdır. Memurlar da maaşlarını temelde Merkez Bankasından alırlar. Yani nerede çalışırsa çalışsın herkes aynı çeşmeden su içer. Kimse kimseyi kandırmasın. Sen işine gir çalış kardeşim.

 

İfrat ve tefrit: ikisi de kötüdür

Hocam yazılarınızı büyük bir dikkatle okuyorum. Her şeyden önce ilminizi şeytanın çizgisinden uzak tuttuğunuz için Âlemlerin Rabbi olan Allah, sizden razı olsun. Kur’ân’da öngörülen İslam dininin kalmadığı bir dünyada, Müslümanların var olduğunu görmek önemli bir teselli.

Mevcut İslam dini mensupları, kendilerinin Müslüman, dinlerinin İslam olduğunu zannederek avunurlarken her geçen gün cehenneme biraz daha yaklaştıklarının farkında bile değiller. Mevcut İslam dininin fetvacılarının ise yoldan çıkardıkları kimselerden çok daha fazla cezaya uğrayacaklarında hiç şüphe yok.

Önceleri hem mevcut İslam dini mensuplarına hem de bunların din önderlerine kızıyordum. Ama artık kızmıyorum. Örneğin bir yanınıza  konu ettiğiniz fetvacıya kızmıyorum. Çünkü her şeyden önce adamlar Âlemlerin Rabbi olan Allahın seçtiği değil, kendi kurdukları bir dinin mensupları. Böyle olduğu için de elbette dinlerine göre inanıp dinlerine göre karar verecekler. Adamın inancı bu, dini bu. Atadan dededen böyle görmüş. Şimdi ben bir Hıristiyan din adamına sen ne diye Hazreti İsa’yla ilgili böyle söylüyorsun, ya da bir Yahudi din adamına neden ipe sapa gelmez şeyler anlatıyorsun diye kızabilir miyim? Adamın inancı, dini bu. Onların kitabı şeytanın etkisiyle tahrif edilmiş. Adamlar şeytanın bozduğu kitapların dinini benimsemişler. Âlemlerin Rabbi Allah Kur’ân’ı kendi korumasına aldığı için kitabımız bozulmamış, ancak bu defa da kitap okunmaz hale getirilip din tahrif edilmiş. Neticede fark eden büyük bir şey yok, hepsi tahrif olmuş dinler. Günümüzde İslam dininin diğer dinlerden farkı ise bozulmamış bir kitaba sahip olmasıdır. Her kim bu kitabı okur ve içindekilere uyarsa Müslüman olur. Dolayısı ile yazınıza konu fetvacılar kendi dinleri doğrultusunda fetva verdikleri için bunlara artık kızmıyorum.

Denilebilir ki bunlar verdikleri fetvalarla milleti şaşırtıyorlar. Millet de şaşırmasın. Âlemlerin Rabbi olan Allah insanlara kitap yollamış, akıl vermiş gönül vermiş. Maide suresinde abdest detaylı bir şekilde anlatıldığı halde bunu okumayıp, ya da okuduğu halde inanıp da uygulamayıp başkalarına sormaya kalkanlara şeytanın etkisiyle tahrif olan dinin mensupları ya da din önderleri de kendi inançları çerçevesinde cevap verir. Kur’ân-ı Kerimde Âlemlerin Rabbi olan Allah bu durumları birçok örnekle açıklamıştır.

Tüm bunlar bir tarafa, benim değinmek istediğim asıl husus şudur. Siz özü itibarıyla Kur’ân ehli bir Müslümansınız. Ancak bir sonraki yazınızda "Dinin iki temel kaynağı vardır: Başta Kur’ân, sonra sağlam hadis" demektesiniz. Oysa Kur’ân’dan başka bir delil yoktur. En’am 114; Casiye 6; Mürselat 51; Araf 3; Nisa 87; Zümer 39; Fatır 43; Ankebut 51; Bakara 170; A’raf 171, 175; Hac 16 ve bu istikametteki diğer ayetleri okuduktan sonra Dinin iki temel kaynağı olduğunu söylemek, kusura bakmayın ama yukarıda sözü geçen fetvacıların tavrından farklı değildir. Sizin sağlam Hadis dediğiniz Hadisler ancak insanlara yol gösterir, fikir verir. Dinin kaynağı olamaz. Hadisin sağlamını zayıfını dinin kaynağı olarak görürseniz, bu işin içinden çıkmak mümkün olmaz; din tahrif olur. İşte bu gün olan da budur.

Çalışmalarınızda Âlemlerin Rabbi Allah’ın size yol göstermesini diliyorum. Sağlık ve Mutlulukla kalın. Saygılarımla. M. Hüsrev TİRALİ

Cevap: Elbette dinin temel kaynağı Allah’ın hükmünü taşıyan Kur’ân’dır. Ancak Kur’ân’ın tebliğcisi, Allah’ın hükümlerini, mesajlarını uygulamasıyla açıklamıştır. Hadisi tümden devre dışı bıraktığınız zaman Kur’ân’ı anlayamazsınız. Kur’ân temel yasa, hadisler de onun yönetmelidir. Yasayı açıklamak amacıyla yapılan yönetmelikler yasaya aykırı olamaz. Bu bakımdan Peygamber sözleri de Kur’ân’a aykırı olmaz, sadece onu açıklar. Öyle ise Hadisin geçerli olması için iki şart, iki ölçüt gerekir. Biri hadisin rivayet zincirinin, Hadis ulemasınca konulan kriterlere uygun olmasıdır. Bundan daha önemli ölçüt de Hadisin, Kur’ân’a uygun olması, Kur’ân’ın kolay ve sade dinini zorlaştırıcı hükümler taşımamasıdır. İşte bu iki kritere uygun Hadisler de (sözlü, fiili veya sükûtî) dinin ikinci kaynağıdır. Temel kaynak Kur’ân, yardımcı, açıklayıcı kaynak da Sünnet dediğimiz Hadislerdir. Bu hadis rivayetleri içinde gerçekten Kur’ân’ın açık beyanına aykırı çok söz vardır ki bunları Peygamberimizin söylemesi mümkün değildir. Bundan dolayı İlk dört Halife döneminde Hadis rivayetlerinden yararlanılmakla beraber bunların kitaplaştırılması istenmemiş; hatta bizzat Peygamberimiz de: “Benden Kur’ân’dan başka bir şey yazmayın. Kim benden, Kur’ân’dan başka bir şey yazmışsa onu silsin!” buyurmuştur. Zeyd ibn Sabit, Muaviye’nin huzurunda Hz. Peygamber’den bazı sözler nakletmiş; Muaviye kâtibine bunları yazmasını emredince Zeyd: “Bizim sadece ağızdan aktarmamıza müsaade edilmiştir. Yazmamız yasaktır!” diyerek yazılanları su ile yıkayıp silmiştir.

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş