BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN
Cumartesi, 04 Ekim 2014 00:00

BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN

Değerli okurlarım, ömrümüzün bir yılını daha geride bırak­tık ve bir bayramı daha idrak etmiş bulunuyoruz. Bayram, başta ülkemiz olmak üze­re tüm İslâm âlemine kutlu olsun.

Şu günler sevinç günleridir ama çevremizde yaşanmakta olan olaylar, dolu dolu olarak bayram sevincini yaşamamıza imkân vermiyor. Suriye’de insanlar huzursuz, baskı ve zulüm altında. Bir de ortaya Işid çıktı. Sözde İslâm devleti kurmuşlar. Ama İslam adı altında dehşet saçıyorlar. İnsanların kafalarını kesiyorlar ve bunu kameralarla bütün dünyaya servis ediyorlar. Bu nasıl bir iştir, nasıl bir din anlayışıdır? Bu vahşice hareketleri, bu acımasızca cinayetleri gören insanlar, eğer gerçek İslâm’ı bilmiyorlarsa Müslümanlıktan nefret ederler. Bu gösterimler, belki yeni Müslüman olmuş bazı insanları İslâm’dan kaçırır. Şu Işid’in yaptığı İslâm düşmanlığını, İslam aleyhine olacak propagandayı hiçbir İslâm düşmanı yapamaz.

Bu adamlar, aslında Müslüman olan farklı mezhep mensuplarına dahi kâfir muamelesi yapıyorlar, insanları kurşuna diziyorlar. Hiçbir günahı olmayanların kafalarını kesiyorlar. Nasıl bir anlayıştır bu? Oysa İslam dinde ikrah olmadığını, kimsenin zorla dine sokulamayacağını vurgular. İslam barış dinidir. İslâm’da saldırgan düşmandan başka kimse ile savaşılmaz, kimse dine zorlanmaz. Çünkü gönül işidir. Ğönülden kabul etmedikten sonra sadece ağızdan çıkan bir sözle ne İslâm’a girilir, ne de İslâm’dan çıkılır.

Hz. Ebubekir genç Üsame komutasındaki orduyu savaşa uğurlarken askerlere şu konuşmayı yapmıştı:

– Size öğütlerim var. Bunları belleyin. Askerler, cephede kahramanca savaşın, hıyanet etmeyin, yağma etmeyin, işkence etmeyin, ölmüşlerin vücudunu sakatlamayın, çocuk, ihtiyar ve kadın öldürmeyin. Başkalarının ekinlerini tahribetmeyin, hurmaları kesmeyin, yakmayın, meyveli ağaç kesmeyin; koyun, sığır ve deve boğazlamayın, ancak yemek için kesebilirsiniz. Kendilerini mabetlere vakfetmiş birtakım insanların yanından geçeceksiniz. Onları, kendilerini verdikleri inanç ve ibadetleriyle başbaşa bırakın, onlara dokunmayın. (Taberî, Târihu'l-Umem, 2/4; el-Bidaye: 6/305)

Bu öğütler esas itibariyle haz. Peygamber’in öğütleridir. Hz. Ebubekir de onun öğütlerini yinelemiştir.

Hal böyle iken İslâm davası iddiasıyla ortaya çıkanların bu yaptıklarını akıl ve havsala almamaktadır.

Her gün sınır illerimize canlarını kurtarmak için binlerce insan sığınıyor. Memleketimiz konukseverdir. Bunlara kucak açıyor, ocak açıyor, ellerinden gelen yardımı yapıyor.

Devlet bunları rahat ettirmek için bütün imkânlarını seferber etmiştir.

Şimdi bu bayram gününde bunlara bizzat veya devlet kuruluşları, Kızılay vasıtasıyla elden gelen yardımı yapmak, kesilecek kurbanları bu insanların barındıkları çadır kentlerde kestirip bunlara dağıtmak Allah katında çok makbul olur kanaatindeyim.

Dinen zengin sayılan, yani zorunlu gereksinimlerinden fazla olarak 3 bin TL kadar fazla parası olan kimsenin bu bayram kurban kesmesi sünnettir.Buna vacip diyenler varsa da gerçekte Kurban bayramında hacda olmayanlara kurban kesmek, üç mezhebe göre sünnettir. İbn Hazm'a göre hiçbir sahâbîden, kurbanın vacip olduğu hakkında sağlam bir rivayet yoktur. Dört Halifenin hiçbiri Hac dışında, kurban bayramı münasebetiyle her yıl kurban kesmemiştir. Yalnız İmamı A'zam'a göre yolcu olmayan zengine kurban kesmek kifayeten kuvvetli sünnettir. Peygamber (s.a.v.) kurbanın, İbrahim’­den kalma bir sünnet olduğunu buyurduğu gibi, Abdullah ibn Ömer de, kurbanın sünnet olduğunu söylemiştir: Muhammed ibn Sîrîn şöyle demiş: “Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’a: ‘Kurban vacip mi?’ diye sordum. ‘Allah’ın Elçisi (s.a.v.) kurban kesti, ondan sonra Müslümanlar da kestiler. Bu, böylece sünnet oldu (İslâmî bir gelenek haline geldi)’ dedi.” (İbn Mâce, Adâhî: b. 2, h. 3124).

Ebû Eyyûb el-Ensârî de şöyle demiştir: "Adam kendisi ve hane halkı için bir koyun kurban keserdi. Yerler ve yedirirlerdi. Nihayet halk bununla övünür oldu da bu gördüğün hale geldi (insanlar kurban kesmede birbiriyle yarışır oldular)." (Tirmizî, Adâhî, 10) sözü de bir aileye bir kurbanın yeterli olduğunu, Peygamber döneminde öyle herkes tarafından kurban kesilmediğini gösterir.

Kurban kesen sevap alır, kesmeyen günahkâr olmaz. Kurbana özendirmek için: “Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyen kişi mescidime gelmesin” şeklinde bir hadis rivayet edilir. Hadisçiler, bu hadisin ravilerinden Abdullah ibn Ayyâş’ın zayıf, hattâ bazıları bu kişinin rivayetinin kabul edilmez olduğunu söylemişlerdir (Bkz. İbn Mâce, Adâhî, b. 2. h. 3123). Yani bu hadis zayıftır. Zaten hadisin üslûbu, Hz. Peygamber’in üslûbu değildir. Peygamber hiçbir insanı mescidinden kovmaz, kovmamıştır.

“Kurban edilen hayvanın sırtına binilip sırat köprüsünden geçileceği” şeklindeki rivayetler de çürüktür. Biz orada ruhani varlığımızla olacağız. Ruhun bir yerden bir yere gitmek için bineğe ihtiyacı yoktur. Ruh, istediği her yere anında giden ışık gibidir. Ruhun biniti olsa da rûhânî olur. Kurbanlık Hayvan güçlü olursa insanı daha süratli taşırmış! Orada fizik beden değil, ruh vardır. Ruhun gücü de fizik varlığın gücüyle orantılı değildir; belki ters orantılı da olabilir.

Dünya ekonomisi dar boğazdan geçiyor

Değerli kardeşlerim, küresel kriz dünyayı sardığı gibi ülkemizi de ahtapot gibi kolları arasına almaya başladı. Ülkede büyük oranda işsizlik var. İşsiz dolaşan üniversite mezunu gencimiz çok. İslâm sosyal dayanışma dinidir. Yanı başındaki aç komşusunun du­rumundan rahatsızlık duymayan, onun derdini paylaşmayan insan gerçek Müslüman sayılmaz.

Özellikle dayanışmanın doruğa çıktığı bu güzel günlerde Müslüman, yoksulları, işsizleri, yoksul öğrencileri, canını kurtarmak için evini barkını,, malını mülkünü bırakıp ülkemize sığınan garipleri daha çok düşün­melidir. İşte tam fırsat. Biraz önce belirttiğimiz gibi kurban kesmek sünnettir. Kesen sevabını alır. Ama kurban kesme yerine parasını fakirlere vermek isteyen de var. Toplumsal ihtiyaç göz önüne alınırsa bu da çok büyük sevaptır. Bu bayram günlerinde çok hayvan kesilecek. Bunların etleri belki asıl muhtaçlara tam ulaştırıl­mayacak. Ulaştırılsa bile fakirin bir iki öğünlük yemeğine katkı sağlayacak. Oysa biz fakirlere, yoksul öğrencilere daha yararlı bir iş yapabiliriz.

Bir kurban en az 400-500 TL’ye mal olur. Kurbana verilecek parayı olduğu gibi gerçekten işsiz, sıkıntı çeken aileleri bulup onlara versek belki onların bir aylık geçimini sağlamış oluruz. Bir kurban parası yerine bir daha ekleyip iki yoksul öğrenciye versek onların bir iki aylık masrafları karşılanır. Böyle yapılırsa meselâ milyonlarca kurbanın parası milyonca yoksulun yükünü hafifletmiş, sıkıntısını gidermiş olur.

Tekrar bayramınızı kutlar, insanların, özellikle Müslümanların İslâm’ın barış ruhunu yaşamalarını Cenab-ı Mevlâ’dan temenni ve niyaz ederim.