MUHAMMED SURESİNİN 4. ÂYETİ (3)
Perşembe, 31 Temmuz 2014 00:00

MUHAMMED SURESİNİN 4. ÂYETİ (3)

(...dünden devam)

Âyetin hükmü açık iken üç mezhep imamının, esirin fidyesiz olarak serbest bırakılamayacağını söylemeleri tuhaftır. Herhalde Müslümanların sürekli savaş halinde bulundukları sırada esirleri serbest bırakmanın, düşmana yardım olacağı düşüncesinden bu hükme varmış olmalıdırlar. Onlara göre âyette menn: köle veya zimmî olarak bırakmak demektir. Fakat Şâfiî, fidyesiz salmayı caiz görmüştür. Çünkü Peygamber (s.a.v.), Bedir esirlerinden bir kısmını fidyesiz bırakmıştır ki bunlardan biri de kendi damadı Ebû'l-'As'tır. Bu konuda kızı Zeyneb'in, gelin olurken annesinin kendisine hediye ettiği gerdanlığı, kocasını kurtarmak için fidye olarak gönderdiğini, görünce çok duygulanan Hz. Peygamber, Ebu'l-Âs'ı fidyesiz olarak serbest bıraktırmıştır.

Âyet hakkındaki tefsîr ve görüşleri böylece sıraladıktan sonra tekrar kelimelere basa basa deriz ki:

Ne bu âyette, ne de başka bir âyette esirin öldürüleceğine dair bir hüküm vardır. Ve bu âyeti nesheden bir âyet de mevcut değildir. Tevbe Sûresindeki âyet, esirler hakkında değil, Mekke müşrikleri hak­kındadır. Ve savaş durumuyla ilgili değildir. İslâm'ın kıblesinin bulunduğu yerde oturan ve İslâm'ın en yaman düşmanı olan bu müşriklerin, dört ay içinde yaptıklarından tevbe edip İslâm'a gelmedikleri takdirde öldü­rülmeleri emredilmiştir. İslâm'ın merkezinin şirkten temizlenmesi için bu emir verilmiştir. Âyet savaş durumuyla ilgili olmadığı için onu esirlere uygulamak doğru değildir. Çünkü orada esirden söz edilmez. Müşriklerin, yakalandıkları yerde öldürülmeleri emredilir. Müşriklerin, esir edildikten sonra öldürülecekleri söylenmemiştir. İdamına karar verilmiş suçlular hakkındaki hükmün infâzı istenmektedir. O emrin, savaş esirleriyle bir ilgisi yoktur.

Kur'ân'ın hiçbir yerinde esirin köle yapılacağını bildiren bir âyet de yoktur. Bilâkis: "Allah rızâsı için yoksula, yetîme ve esîre yemek yedirirler" (İnsan Sûresi: 8) âyetiyle esire acımak ve iyi muâmele etmek emre­dilmiştir.

Bedir'de öldürülen iki esir, Ukbe ve Nadr ibn Hâris, Mekke dev­rinde Peygamber'in en yaman düşmanı idiler. Ona etmedikleri eziyeti bırakmamışlardı. Mekke'de inen âyetlerde onların bir azâba uğraya­cakları bildirilmişti. Onlar işledikleri suçların cezası olarak idam edil­mişlerdir. Onları normal esir saymak doğru değildir. Onlar sadece savaş suçlusu değil, çok eskiden beri suçlu idiler. Eski hıyanetlerinden ötürü öldürülmüşlerdir. Onlardan başka esir müşriklerin öldürülmemesi de gösterir ki onlar savaş suçlusu olarak değil, fakat daha önceki suçlarından ötürü öldürülmüşlerdir. Kaldı ki sırf esir oldukları için öldürülmüş olsalar bile, onlar hakkındaki uygulama, bu âyetin hükmünü değiştirmez. Çünkü o uygulamadan çok sonra inmiş olan bu âyet, esirin öldürülmesi uygulamasını kaldırmıştır.

Serbest bırakılmaları, Müslümanlar için tehlikeli olacak kimseler salınmaz. Savaştan önce Müslümanlar için büyük zarar vermiş, ağır suç işlemiş olanlar öldürülebilir. Ukbe ve Nadr gibi suçlu ve cânîler öldü­rülebilir. Bu da kumandanın takdirine bağlıdır. Fakat normal bir esir öldürülmez.

(devamı yarın..)