MUHAMMED SURESİNİN 4. ÂYETİ (2)
Çarşamba, 30 Temmuz 2014 00:00

MUHAMMED SURESİNİN 4. ÂYETİ (2)

(...dünden devam)

Hasan-ı Basrî’nin belirttiği gibi âyette esir hakkında sadece fidyesiz veya fidye ile serbest bırakma hükmü vardır. Bundan dolayı esiri öldürme veya köle yapma caiz değildir.

Hac­cac, getirdiği esirleri öldürmesi için Abdullah ibn Ömer'e gönderdiği zaman Abdullah şöyle demişti: "Bize böyle emredilmedi. Yüce Allah: (Onları vurup sindirdikten sonra bağlayınız, sonra ya lütfen veya fıdye ile serbest bırakınız) buyurmuştur" (Câmi'u'l-beyân: 26/41).

Hz. Peygamber'in müfrezelerinden biri, Necd tarafındaki Hanefiyye oğulların­dan Sümame ibn Esâl'i esir alıp getirmişler ve Mescidin di­reklerinden birine bağla­mışlardı. Allah'ın Elçisi Sümame'nin yanına gelip:

— Sümâme, yanında neyin var? diye sordu. Sümâme:

— Ya Muhammed, yanımda hayır (mal) var. Eğer öldürürsen kanı araştırılacak birini öldürmüş olursun. Eğer lütfeder(serbest bırakır)san sana teşekkür edecek birini serbest bırakmış olursun. Mal istiyorsan, istediğin kadar verilir, dedi.

Peygamber gitti, ertesi gün gelip aynı şeyi sordu ve aynı cevabı aldı. Üçüncü gün de sordu ve aynı cevabı alınca Sümame'nin serbest bırakılmasını emretti. Serbest bırakılan Sümâme, Mescidin yakınındaki bir hurmalıkta yıkanıp Mescide geldi, şehadet getirip Müslüman oldu ve şöyle dedi:

— Senin yüzün, en çok nefret ettiğim yüz idi. Şimdi en çok sevdiğim yüz oldu. Dinin en sevmediğim din idi. Şimdi en sevdiğim din oldu. Kentin en sevmediğim kent idi. Şimdi en sevdiğim kent oldu. Süvarilerin beni yakaladıkları zaman umreye gidiyordum. Şimdi ne buyuruyorsun?

Allah'ın Elçisi onu müjdeledi, umre yapmasını emretti. Sümame, umre için Mekke'ye gidince biri ona:

— Sâbii mi oldun? dedi. Sümame:

— Hayır, Allah'ın Elçisinin yanında Müslüman oldum. Vallahi bundan sonra Allah'ın Elçisi izin vermedikçe Yemâme’den size bir dâne dahi buğday gelmez (Müslim, Cihâd: b. 19, h. 59; Hâzin: 6/174).

Bazı müfessirlere göre de 4’ncü âyette esîrin: “Ya lütfen veya fidye ile serbest bırakılacağı”nı belirten cümle, Berâe (Tevbe) Sûresinin 5’nci âyeti ile neshe­dil­miş(yürürlükten kaldırılmış)tır. Bu görüş yanlıştır. Çünkü Berâe Sûresindeki âyet, savaş ve esirler hakkında değil, sürekli olarak Müslümanlara saldıran müşrikler hakkındadır. Onların, yakalandıkları yerde öldürülmeleri emredilmektedir. Orada esirden söz edilmez. Zaten o âyetler savaş ile ilgili olarak da inmemiş, Hz. Ebubekir hac emiri olarak Rasulullâh'ın ashabiyle birlikte Mekke'ye hareket ettiği sırada inmiş ve bu sûreyi Hz. Alî alarak gidenlere katılmış, Mekke'de müşriklere Allah'ın hükümleri duyurulmuştur.

Muhammed Suresinin 4. Âyeti ise yalnız esirler hakkında yapılacak işlemi bildirmektedir. Bu işlem de ya menn veya fidye ile serbest bırakmadır. Gerek Kur'ân'ın bu konudaki âyetlerinden, gerek Allah Elçisinin uygulamasından şu neticeye varırız:

1) Esas prensip, esirlerin öldürülmemesidir.

2) Yaşaması ve serbest bırakılması tehlikeli olan, önceden ağır suç işlemiş esirler öldürülebilir.

(devamı yarın..)