CİN SURESİ, 8-9. ÂYETLERİN TEFSİRİ (2) PDF 
Pazar, 27 Temmuz 2014 00:00

CİN SURESİ, 8-9. ÂYETLERİN TEFSİRİ (2)

(...dünden devam)

Müslüman'ı, kâfiri vardır: "Bizden Müslümanlar da var, Hak yolundan sapanlar da var" (Cin Sûresi: 14).

İnsanlara kötü düşünceler atıp onları Allah'a isyana sevk etmeğe çalışan İblîs ve soyu, onlardandır: "Ancak İblîs (secde etmedi). Cinlerden idi Rabbinin buyruğu dışına çıktı " (Kehf Sûresi: 50).

Bazıları göğe çıkarak yüce topluluktan ğayb haberleri çalmağa kalkışmışlardır: ''Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçilerle ve alevlerle doldurulmuş bulduk. Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur(ğayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese kendisini gözetleyen bir ışın bulur" (Cin Sûresi: 8-9).

Hz. Süleyman'a hizmet etmiş, güç işler yapmışlardır: ''Süleyman'a da sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü de bir aylık mesafa olan rüzgârı boyun eğdirdik ve onun için katranı da kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim buyruğumuzdan sapsa, ona alevli azâbı tattırırdık. Ona dilediği gibi kaleler, heykeller, havuzlar kadar geniş leğenler, sâbit kazanlar yaparlardı..." (Sebe' Sûresi: 12-13). "Biz rüzğarı ona boyun eğdirdik. Onun buyruğuyla onun istediği yere yumuşak (yumuşak) akıp giderdi. Ve şeytanları: her binâ ustasını ve dalgıcı ve zincirlerle birbirine bağlanmış başka(şeytan)ları" (Sâd Sûresi: 36-38).

Bazıları gelip Hz. Peygamber'den Kur'ân dinlemiş ve ona inanmışlardır: "De ki: 'Bana, cinlerden bir topluluğun Kur'ân dinledikleri, (Biz, hârikulade güzel, doğru yola ileten bir Kur'ân dinledik, ona inandık. Artık Rabbimize hiç kimseyi ortak koşmayacağız) dedikleri vahyolundu" (Cin Sûresi: 1-2), "Bir zamanlar, cinlerden bir topluluğu, Kur'ân dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Ona geldiklerinde birbirlerine: 'Susun' demişlerdi. Okuma bitirilince de uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi" (Ahkaf Sûresi: 29-30).

Önce belirttiğimiz gibi cinler de insanlar gibi sorumludurlar ve dünyada yaptıkları işlere göre âhirette cennete veya cehenneme gireceklerdir: "Andolsun cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var fakat onlarla anlamazlar; gözleri var fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidirler, hattâ daha da sapık. Ve işte onlar gafillerdir" (A'râf Sûresi: 179),

"Ey kavmimiz, dediler, Allah'ın dâvetçilerine uyun, O'na inanın ki (Allah) günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun" (Ahkaf Sûresi: 31).

Arapların tanımladıkları cinler, bazı bakımlardan Kur'ân'daki meleklerin vasıflarına uyar: Her ikisi de gizli, ruhsal, büyük güce sâhib varlıklardır. Ancak Kur'ân'a göre cinler ateşten yaratılmış, çoğunluğu kötülüğe eğilimli, insanlara eziyet etmekten, onları kötü yola sevk etmekten hoşlanan, Allah'ın gazabına uğramış sapık varlıklardır. Melekler ise hadislere göre nurdan yaratılmış, huzur, sükûnet kaynağı, hayır ve yardım seven, iyiliğe sevk eden, Allah'a hizmet ve ibâdetle meşgul, Allah katında değerli, yüce ruhanî varlıklardır. İnsanlara iyilik ilham eder, peygamberlere vahiy getirirler.

Meleklerin ve cinlerin mâhiyetini Allah bilir. Kur'ân-ı Kerîm'in onlar hakkındaki açıklamaları sınırında durmak, tahminlere, zayıf rivayetlere göre söz söylemekten kaçınmak gerekir (et-Tefsîru'l-hadîs: 1/203-207).

***

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş