CİN SURESİ, 8-9. ÂYETLERİN TEFSİRİ (1) PDF 
Cumartesi, 26 Temmuz 2014 00:00

CİN SURESİ, 8-9. ÂYETLERİN TEFSİRİ (1)

Hayırlı günler hocam.. Cin Suresi 7 ve 8.ayetlerinin açıklamasını yapar mısınız?

Cevap: “Biz göğe dokunduk, onu kuvvetli bekçilerle ve ışınlarla doldurulmuş bulduk. Ve biz onun dinlemeğe mahsus olan oturma yerlerinde oturur(gayb haberlerini dinlemeğe çalışır)dık. Artık şimdi kim dinlemek istese, kendisini gözetleyen bir ışın bulur.” (Cin Suresi: 8-9)

8-9’ncu âyetlerde daha önce yüceler topluluğundan gayb haberleri çalmak için göklere çıkan cinlerin, bu kez olağanüstü ışınlarla kovuldukları, eskisi gibi artık yüceler âleminden bilgi çalamaz oldukları anlatılmaktadır.

Şühüb, şihâb'ın çoğuludur. Tefsîrlerde yıldız kayması, yıldız düşmesi diye tanımlanan şihâb, esasen meteor taşlarının, düşerken hava ile sürtünmesinden çıkan ışıktır. Şihâb olayı, meteorolojik bir olaydır. Peygamber'in görevlendirilmesinden önce de var olan bu olaylar, rivayetlere göre Peygamber'in gönderildiği sıralarda artmış, bu da Arapları korkutmuştu. Hattâ bir rivayete göre çok sayıda bu tür olayları gören Araplar, göğün sonunun geldiğini sanarak hayvanlarını serbest bırakır, kölelerini âzedederlermiş. Fakat büyüklerinden biri, eğer düşen yıldız bilinen yıldız ise bu, göğün sonunun geldiğini gösterir, bilinmeyen bir yıldız ise olağandır, demiş. Bakmışlar, düşenin, bilinmeyen bir yıldız olduğunu anlamış ve henüz mühlet var deyip rahatlamışlardır (Mefâtîhu'l-ğayb: 30/158).

Arapların Cinler hakkındaki inançları:

Allah ile cinler arasında bir hısımlık olduğuna inanırlardı: "O'nunla cinler arasında bir neseb koydular" (Sâffât Sûresi: 158).

Cinleri Allah'a ortak sanarak onlara da tapıyorlardı: "(Melekler) Derler ki: 'Sen yücesin, bizim velîmiz onlar değil, sensin. Hayır, doğrusu onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı" (Sebe' Sûresi: 41).

Cinlere sığınır, onların zararlarından korunmağa çalışırlardı: Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklığını artırırlardı" (Cin Sûresi: 6).

Cinlerin insanları çarpıp deli edeceğine inanırlardı: "Yoksa onda delilik mi var, diyorlar. Hayır, doğrusu O, onlara gerçeği getirmiştir, fakat çokları gerçekten hoşlanmıyorlar" (Mü'minûn Sûresi: 70), " 'Seni tanrılarımızdan biri fena çarpmış' demekten başka bir söz bulamıyoruz'." (Hûd Sûresi: 54).

Cinlerin insanlara düşünceler vahyedeceğine inanırlardı: "O (Kur'ân) kovulmuş şeytânın sözü değildir" (Tekvîr Sûresi: 25), "Onu şeytânlar indirmemiştir, zaten bunu yapamazlar da" (Şuarâ Sûresi: 21).

Şâir, kâhin ve büyücülerin cinlerden ilham aldıklarına inanırlardı: "Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Her yalancı, günahkâr kimseye inerler. O yalancılar, (şeytanlara) kulak verirler, çokları da yalan söylerler (yâhut şeytanlar meleklerin konuşmalarına kulak verirler, fakat çoğunluğu da yalan söyler)" (Şuarâ Sûresi: 22-23).

Kur'ân-ı Kerîm'in ifadesine göre cinler, ateşten yaratılmış varlıklardır: "Cinleri de daha önce (bedenin gözeneklerine) nüfûz eden çok sıcak ateşten yarattık" (Hicr Sûresi: 27),

"Gözle görülmezler: Ey Âdemoğulları, şeytan ana babanızı çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi sizi de (şaşırtıp) bir belâya düşürmesin. Çünkü o ve kabilesi, sizin onları görmeyeceğiniz yerden sizi görürler. Biz şeytanları, inanmayanların dostları yaptık" (A'râf Sûresi: 27).

Çeşitli sınıflara ayrılırlar: "Bizden iyiler de, başka türlü olanlar da var. Biz çeşitli yollara ayrıldık" (Cin Sûresi: 11).

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş