CİNLER GÖRÜLEBİLİR Mİ? (1) PDF 
Salı, 22 Temmuz 2014 00:00

CİNLER GÖRÜLEBİLİR Mİ? (1)

Cevap: Cinler asıl biçimleriyle değil, fakat çeşitli şekillere bürünerek insanlara görünebilirler. Cinlerle karşılaşmış çok din uluları vardır. Onların vücut yapısı insanlardan farklıdır. Mahiyetleri ayrıdır. İsterseniz Kur'ân Ansiklopedisi adlı eserimden cin maddesini okuyabilirsiniz. Ben size bir özet sunayım:

Cinn: bir şeyi duyudan gizlemek demektir. Cünnet: kalkan, yani sahibini örtüp koruyan giysi, siperdir: " as-sıyâmu cunnetun: Oruç kalkandır" hadîsi orucun, insanı kötülüklerden koruduğunu belirtmektedir. Anne karnında gizli çocuğa da cenîn denilir. Çoğulu ecinne’dir. Cenîn kabir anlamına da gelir. Cennet: ağaçların zeminini kapattığı bahçe; cünûn: aklı örten hastalıktır.

Cinn, çoğul belirten cins ismidir. Tekili cinnîdir. Gözle görülmeyen birtakım varlıklara cinn denilir. Gözlerden gizli kalan bu varlıklara isim olarak cânn denmiştir.

Cinlerin Yapısı:

Kur'ân-ı Kerîm'de cinlerin yaratılışı hakkında şöyle buyurulmuştur. “Cinni de (hava ile, duman ile) karışık ateşten yarattı." (Rahmân, 89/15); "Cinne gelince onu da (insandan) önce (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden ateşten (yani ışınlardan) yarattık." (Hicr, 54/27); "Ben, cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriyât, 67/56)

Hicr Sûresinde insanın kokuşmuş çamurdan, cânn'ın da nâr-i semûm'dan yaratıldığı:Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değişmiş cıvık balçıktan yarattık. Cinne gelince onu da (insandan) daha önce, (vücudun gözeneklerine) nüfuz eden kavurucu ateşten yarattık.” (Hicr: 54/26-27) Rahman Sûresi’nde ise cânn'ın, mâric bir ateşten yaratıldığı: İnsanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı. Cinni de mâric bir ateşten yarattı.” (Rahmân: 89/14-15) belirtilmektedir. Semûm, gündüz esen, sâm yeli dediğimiz ateş gibi sıcak rüzgârdır. Semm zehir, semmu'l-hiyât ince delik demektir. Bedenin ince gözeneklerine de semm denilir.

Mesâmm, mesâmmât, semm kökünden türemiş çoğul isimdir. Vücud gözenekleri, ince delikçikler demektir. Mâric iki şekilde tefsir edilir: Bazıları bu kelimeyi, asıl kavramı ıstırap anlamına gelen "merc" kökünden kabul ederek mâric ateşten bir çalkanan, yani halis ateş, dumansız, yalın alev diye tefsir etmişler; bazıları da mrcin asıl anlamı karışmak olduğundan, duman karışan bir ateş şeklinde tefsir etmişlerdir. Hicr Sûresinde "Semûm ateşten" ifadesine karışık anlamı daha uygun görünmektedir. Ancak karışık tabiri, sadece dumanla karışan anlamında olmayıp herşeyin içine geçip karışabilen ateşin hakikatini ifade etmiş olmalıdır. Aslında mrc hareket etmek, titreşmek, çalkanmak anlamına gelir. Bu da cinlerin, istikrarlı, yani tek yönlü değil, titreşimli, alternatifli ışından yaratıldığı anlamını düşündürmektedir.

Abdu'r-Ra'ûf el-Munâvî şöyle diyor: "Merc karışmak demektir. Cinn hava ve ateşin karışımından yaratılmıştır. Âdem de toprakla suyun karışımından yaratılmıştır. Su ile toprağın karışımına tîn (çamur), ateşle havanın karışımına da mâric denmiştir." Sonra Munâvî, Gazâlî'nin şu görüşüne yer vermiştir: "Çamurun doğası sükûndur, ateşin doğası harekettir. Alevli bir ateşin durduğu düşünülemez. O, doğası gereği sürekli hareket eder. Ateşten yaratılan varlığın, durup topraktan yaratılana secde etmesi emredilmiş, fakat o, böbürlenip Âdem'e secde etmeyi kabul etmemiştir." (Feydu’l-Kadîr: 3/450)

(devamı yarın..)

 

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş