BÜYÜ İLE İLGİLİ BİR SORU (3) PDF 
Cuma, 04 Nisan 2014 00:00

BÜYÜ İLE İLGİLİ BİR SORU (3)

(...dünden devam)

Daha sonra bu adlar eski Farsçada giderek Hordad ile Murdad’a dönüşmüş ve bu iki iyi cin, adlarını yılın üçüncü ve beşinci aylarına vermiştir. Bu kelimeler tamamen Ari kökenlidir ve Sanskritçede doğru biçimleriyle (sarvata ve amrita- ilki Rig Veda’da sarvatiti olarak geçer) karşımıza çıkar, ancak bunlar mitolojik varlıklar haline getirilmemiştir. Ari efsanesinde Spenta Armaiti olarak kişileştirilen bu yarı-tanrıların, yeryüzüne bereket sağladığı ve her türlü verimliliğe egemen oldukları anlatılmaktadır. Böylece Arilerin iki cinin asıl oyuncular diye sahneye çıkmasıyla meydana gelen tuhaf olgunun başlıca özellikleri Talmud’dan alınmıştır.

Yahudi hikâyesinde Ester adı verilen kız, antik Babil’in tanrıçası İştar’dır. Filistin ve Suriye’de Aştoret adıyla tapılmıştır. Aşkın ve günahkâr tutkuların tanrıçasıydı. Grekler ve Romalılar onu sırasıyla Afrodit ve Venüs ile özdeşleştirmişlerdi.

Babil mitinde, İştar’ın Gılgamış adındaki bir kahramana aşık olduğu ve Gılgamış’ın onun tekliflerini geri çevirdiği­ anlatılır.

Kur’ân’da ve Hadislerde anlatılana oldukça benzeyen bir hikâyeye Sanskrit edebiyatında da rastlıyoruz. Burada bize, bir zamanlar Sunda ve Upasunda adlı iki kardeşin dünyanın zevklerinden çok uzak yaşadıkları, çok şeyi hak ettikleri anlatılmaktadır –aslında sonunda hem dünyanın hem de cennetin egemenliğini alacak kadar çok. Tanrı Brahma böyle giderse bütün egemenliğini kaybedeceğinden korkmaya başladı. Bunu önlemek için bu iki rakibini yok etmeye karar verir. Çareyi de cennetin bakirelerinden birini göndererek o iki kardeşi ayartmaktır.

Bunun üzerine Brahma, Tilottama adlı çok güzel bir Aprasas yarattı. Armağan olarak kardeşlere gönderdi. Onu görünce Sunda kızın sağ elini, Upasunda ise sol elini tuttu. Her biri onu karılığa almak istedi. Kıskançlık, kardeşlerin yüreklerine nefret ve düşmanlık girmesine yol açtı. Sonunda birbirlerini öldürdüler. Ve Tilottama, Brahma’ya döndü. Kendisini bu iki rakibinden kurtardığı için çok sevinen Brahma onu kutsadı, güneş ışınlarını ona yansıttı, güzelliğinden ve parlaklığından ötürü gittiği hiçbir yerde insanların kendisine bakamayacaklarını söyledi.

Bu hikâyede perinin gökyüzüne çıktığından söz edildiğini görüyoruz. Ancak Hindu hikâyesi, Babil’inkine benziyor ve Muhammedîlerinkinden farklıdır.

Yahudiler hikâyenin en azından bir bölümünü, özellikle de İştar ya da Ester’in adıyla birlikte diğer bazı ayrıntıları Babillilerden, almışlar, Babilliler ise kendilerinden daha eski bir ulus olan Akadlardan öğrenmişlerdi. Putperest bir kaynaktan geldiği unutularak bu hikâye Talmud’a sokulmuş, Müslümanların Kur’ân’larıyla hadisleri de Yahudilerin otoritesine dayanarak onu almıştır.

Bilgisiz Yahudiler harikaları sevdikleri için, düşmüş meleklerin günahı hikâyesi giderek daha da tuhaf ve olağanüstü bir hale gelmişti. Önce sadece iki meleğin düştüğünden söz ediliyordu ve bu yalnızca İştar’ın Gılgamış’ı ayarttığı Babil hikâyesinin abartılmış biçimiydi. Ama daha sonra Yahudilerin rağbet ettiği hikâyelerde sayıları giderek arttı. Sonunda Apokrif Hanok kitabında cennetten düşen meleklerin sayısının 200’ü bulduğu ve bunların hepsinin kadınlarla günah işledikleri için düştükleri söylenmektedir.

(devamı yarın..)

 

 

   Copyright @ Süleyman Ateş