BÜYÜ İLE İLGİLİ BİR SORU (2)
Perşembe, 03 Nisan 2014 00:00

BÜYÜ İLE İLGİLİ BİR SORU (2)

(...dünden devam)

Zühre, Venüs gezegeninin Arapça adıdır. Çok sayıda otoritenin, bu hikâyenin değişik versiyonlarından alıntı yapması, Müslümanlar arasında bunun, Peygamberlerinin ağzından çıkan hadislerle kuşaktan kuşağa aktarılarak genelde kabul gördüğünün yeterli bir kanıtıdır. Hikâyede birçok nokta vardır ki, elimizde başka hiçbir kanıt olmamasına rağmen, bunun aslında bir Yahudi hikâyesi olduğunu göstermektedir. Bunlardan biri, Allah’ın özel adını –Yahudilerin ifadesiyle “ağza alınmayan adı”– bilen birinin büyük şeyler yapabildiği görüşüdür. Örneğin; bazı eski Yahudi yazarlarının Rabbimizin mucizelerini açıklarken, O’nun mucizelerini bu adı, yani Tetragrammaton’u söyleyerek gerçekleştirdiğini öne sürdükleri iyi bilinmektedir. Ayrıca melek Azrail’in ismi de Arapça değil, İbranicedir.

Ama hikâyenin Yahudi kaynaklı olduğu konusunda daha doğrudan bir kanıtımız vardır. Midraş Yalkut, bölüm xiv’deki sözlerinde bu kanıta şöyle yer verilmektedir:

“Haham Joseph’e öğrencileri ‘Azail nedir?’diye sordular. Şöyle yanıtladı, ‘Tufan (döneminde yaşayan) kuşak ortaya çıkıp boş şeylere (örn.; putlara) taptığında, adına övgüler olsun Kutsal Olan öfkelendi. Hemen iki melek, Şemhazai ile Azail orada belirerek O’nun huzurunda şöyle dediler: ‘Ey Âlemlerin Rabbi! Dünyanı yarattığında, senin huzurunda durup, ‘İnsan ne ki, onu anasın?’ dememiş miydik? (Mez viii. 4) Rab onlara, ‘Dünyaya gelince, onu ne yapacağız?’ dedi. Onlar da O’na ‘Ey âlemlerin Rabbi, onu biz yöneteceğiz’ dediler. O da ‘Bana öyle geliyor ki, eğer Dünyaya siz egemen olsaydınız, size kötü arzular egemen olurdu ve bu insanoğullarından daha inatçı olurdunuz’ dedi. O’na şu karşılığı verdiler: ‘İzin ver, biz de yarattıklarınla beraber yaşayalım. Nasıl kutsal olacağımızı göreceksin.’ Onlara ‘Aşağıya inin ve onlarla yaşayın’ dedi. İlk olarak Şemhazai, adı Ester olan genç bir kız gördü. Gözlerini ona dikip, ‘Bana karşı yumuşak başlı ol’ dedi. Ester, ‘Tekrarladığın anda göğe yükseldiğin, [Allah’ın] o özel adını bana öğretinceye kadar sana kulak vermeyeceğim’ dedi. Bu adı Ester’e öğretti. Sonra Ester onu tekrarladı: O da göğe yükseldi ve alçaltılmadı. Kendisine Yücelik Olsun, Kutsal Olan, ‘Bu kız günah işlemeyi bıraktığı için, gidin ve onu yedi yıldızın arasına yerleştirin. Öyle ki, siz de onun gibi sonsuza kadar pak kalasınız.’ Ester Ülker takımyıldızının arasına yerleştirildi. Onlar ise güzel insan kızlarıyla hemen kendilerini alçalttılar ama arzularını tatmin edemediler. Ortaya çıkıp eşler aldılar, Hiwwa ve Hia adında oğulları oldu. Azail ise erkekleri günah işleme düşüncesine yatkın hale getiren kadınların kullandıkları pek çok süs ve ziynet eşyasının efendisi oldu.’”

Günümüzde Müslümanlar Azrail’i, Ölüm Meleği diye kabul etmektedirler. Yahudilerde ise bu rolü Sammail oynamaktadır. Arap efsanesinde, Harut ile Marut adlarının, bu iki meleğe günah işlemelerinden sonra verildiği anlatılmaktadır. Bu ikisinin adının Hıristiyanlık çağının üçüncü ve dördüncü yüzyıllarında Ermenilerin Hıristiyanlığa dönmeden önce taptıkları antik Ermeni tanrılarının adları olduğunu gördüğümüzde, bunun altında yatan anlam netleşmektedir. Ermenice adları Horot ile Morot’tu. Modern bir Ermeni yazar, ülkesinin antik mitolojisinde onların oynadıkları tahmin edilen rolü anlatmaktadır:

 

(devamı yarın..)