Tasavvuf ve meditasyon

Hocam selamlar, çağımızda tasavvuf disiplininden geçmek isteyen insanlar, bildiğiniz gibi çeşitli menfaatler için kandırılıyor. Günümüzde bir Cüneyd-i Bağdadi, Şemsi Tebrizi ya da Abdülkadir Geylani ayarında yüce insanlar fazla olmadığı için, tasavvuf eğitiminden geçmek isteyen insanlar ne yapabilirler? Mesela siz bir 'Bir Ömür Böyle Geçti' kitabınızda bu eğitimi ilk olarak hocanız Muharrem Efendiden aldığınızı anlatıyorsunuz, bir kişi bu eğitimi kendi kendine de karşılayabilir mi? Bunun için gereken meditasyon yollarını doğru şekilde nasıl öğrenebiliriz?

Cevap: Azizim, tasavvuf yolu sevgi yoludur, aşk yoludur. Olmak yolu değil, ölmek (bütün dünya isteklerini öldürmek) yoludur. Bu iş fedâkârlık ister, çalışma ister. Seherlerde yanıp yakılma ister. Şimdi tasavvuf bir çıkar, saltanat, dünyaperestliğe dönüşmüş. Tarikat meclislerinde Hak zikredileceği yerde dedikodular yapılıyor. İnsanlar hakkında hükümler veriliyor, ceplerde taşınan damgalarla insanların alınlarına damgalar vuruluyor. Yazıklar olsun bunlara. Bunlar nerede, Hak aşkında eriyen, tevazuun zirvesine ulaşan ehl-i safa nerede?


Kellesini koltuğu altına alıp savaşanlar varmış(!)

Sayın hocam, Allah razı olsun. Sayenizde kafamızdaki pek çok soruya yanıt bulabiliyoruz. Size bence hurafe olan bir şey soracağım. Bir doktor arkadaşım var. O, Peygamberimizin zamanında veya başka zamanlarda yapılan savaşlarda bazı kişilerin kelleleri kesilince, kellelerini koltuklarına alıp savaşa devam ettiklerini ısrarla söylüyor. Ben kendisine sen bir bilim adamısın nasıl böyle bir şey olabilir? dediğimde ise “bu, ilmü ledündur (ilm-i ledün olmalı). Allah’ın ilmine varanlar bunu yapar”, diyor. Bu konuda bizleri aydınlatırsanız çok memnun olacağım. Selam ve sevgi ile kalın.

Cevap: Allah'a andolsun ki bu tür şeyler hep yalandır, uydurmadır. Zaten cahil mutasavvıflar nezdinde bu tür hurafeler çok revaçtadır. Çünkü halkı bunlara inandırmak kendilerine itibar ve rant sağlar. Allah yasalarını değiştirmez. Kur'ân: "Allah'ın yasasında bir değişiklik, bir dönüşüm" bulamazsın diye vurgularken bu cahiller, kellesi kesilmiş insanların, kellelerini koltuğu altına alıp savaştıklarını iddia ediyorlar. Ne zaman, kim yapmış böyle bir şey? Olabilir mi böyle şey? En büyük insan Peygamberimiz Muhammed (s.a.v.) değil mi? O bile Hayber'in fethini müteakip bir Yahudi kadınının, pişirip zehirlediği koyunun etinden bir lokma alıp ağzına götürdükten sonra tükürmüş ve vefatından önceki hastalığı sırasında o zehirin etkisiyle damarlarının kesilecek gibi olduğunu söylemiştir. Zehir Peygamber'i etkiliyor, birçok sahabi savaş alanında can verip yere düşüyor, kelle koltukta gezen yok ama bizim hayali kişiler kelle koltukta savaşıyorlarmış (!) Aklını yitirip inananlara aşk olsun. O doktor denilen zat da bir kez önyargı ile şartlanmış, gönlünü o tür düşüncelere kaptırmış, şeyhleri ne anlatsa inanır hale gelmiş. Artık onun bilimsel düşünce ile bir ilgisi kalmamıştır. Belki de talebeliği sırasında böyle bir cemaat veya ortam içinde yetişmiştir.

 

Biz de hocamıza bağlandık, ömrümüzü verdik. Ama hocamızın bu yolda eşiğine varamadık. Bize Kur'ân'a hizmet yolu gösterildi. Elimizden geldiğince bunu yapmaya çalışıyoruz. İlticâgâhımız Hakk'ın rahmetidir.